29 Mayıs 2012 Salı

Leylek Havada!


LEYLEK HAVADA!
Bu hafta sizlere Eskişehir'den Kütahya'ya uzanan hafta sonu yol maceralarımızı anlatmak istiyorum. Pazar sabahının ilk ışıklarında uyandık ve saat 9 da Porsuk Barajından geçip ılıcalarda aldık soluğu... Yol kenarlarında hala karlar vardı. Bazı yerlerde ise eriyen karlardan ötürü tarlaların bi kısmı bir metre kadar su olmuş...
her şey çok güzeldi ama sabah sabah Porsuk Barajının kenarında o soğukta kahvaltı yapma fikri hiç te güzel değildi. Bizde tekrar yola koyulduk.

Leylek Havada!
Yolda giderken en eğlenceli olan şey neredeyse tüm elektrik direklerinin tepesinde leylek yuvalarının olmasıydı. Bana öyle geliyor ki bu sene anlaşılan çok gezip tozucam :)
Fotoğrafın bu kadar yakından çekildiğine bakmayın aslında baya yüksekteler :) ve ben  leyleklerin özel hayatlarını deşifre ettim.
Ilıcalara gittiğimizde ise kahvaltı soframızda tek başımıza değildik elbette...Etrafta çıt yoktu ta ki uzakta olan bir amcadan gelen hapşuruk sesine kadar. Kimse yokmuş gibiydi sanki terkedilmişti... Tabi amcaya çok yaşa diye seslensen bile duyacak kıvamda :) 
Yan taraftaki fotoğrafta bizi kahvaltıda yalnız bırakmayan köpeklerden birisi... Diğer köpekler biraz daha yaşlı olduğundan temkinli davranıyorlardı ancak bu yaramaz o kadar yüzsüz ki kovalıyosun kuyruğunu sallaya sallaya gene geri geliyo...

Kütahya'ya gelip te Döner Gazinosuna uğramadan olmaz deyip gittik çay içmeye. Yüksekte kalan bu yer artık gençlerin ve sevgililerin mekanı haline gelmiş. Gündüz vakti içki içmeye gelen gençler mi dersiniz yoksa arabalarla birlikte gelen sevgililer mi... hiç hoş bir görüntü değildi açıkçası ve çaydan sonra hemen çarşıya gitmek üzere yola çıktık.

Çarşısına gelince Vazodan sonra bir de dönen semazen karşılama yapıyor.  
Az ileride Ulu Cami ile arkeoloji müzesi yan yana...Çok eski ve yıpranmış olan bu yerde öğle vakti geldiğinde herkes koştura koştura namaza yetişmeye çalışıyordu. Ülkemin dört bir yerinde ezan sesini duymak gerçekten bambaşka bir duygu...
Öğle namazından çıkan gençlik... ve antikacıların olduğu çarşısı...
Neredeyse her köşe başında çeşmeleri var. Hepsinde o kadar tatlı su akıyor ki içmeye doyamazsın. 
Macar evine de uğramadan geçmedik. Tek tek fotoğrafları koymak yerine kolaj yapmayı tercih ettim umarım görüntü kötü olmamıştır. Kütahya Konağı diye bir yer var orda yöreye özgü yemek yapıyorlar... Servis yapanlar kendilerine özgü kıyafetleri ile göz kamaştırıyordu .Yemeklerini tavsiye ederim.
Akşama kadar bi güzel gezdik. Ancak Eskişehir gibi gelişmiş bir yerden büyük umutlarla gittiğim için Kütahya da birazcık hüsrana uğradım. Çok güzel binaları eski yapıları var fakat bakımsızlıktan artık bizim çok çok gerilerimizde... Çarşısı bile bizim Hamamyolu gibi. Tüm insanlar orda küçücük bir alanda gezmeye çalışıyor. 
Çıkışta Çiniciler Çarşısına çanak çömlek almaya gittik. Güral Porselene gittik ve evde hiç porselenim yokmuş gibi tabak aldım :) Küçük el yapımı çerezliklerden ve El yapımı saatlerden aldım. Onları da bir sonraki kısımda fotoğraflarıyla göstericem :)








Gezimiz burda sona eriyor. Her şey mükemmeldi. Grupla gitmiştik zaten daha da eğlenceliydi. Keyfimizi hiçbir şeyin kaçırmasına fırsat vermedik. Günübirlik gezilerimize gene devam edicem bakalım ilerleyen zamanlarda nerelerde olucam.
Görüşmek üzere Hoşça kalın...